Çiço Çağata ve Lezgi

0
523

Bu şehrin suyu ve havasının tatlılığından dağlarında şimşir ağacı, bağlarında servi ve Anadolu cevizi ağaçları var. Alah’m hikmetidir ki kıble tarafında Erzurum diyarımn dağlarında kış ve kıyâmet, burada güllük gülistanlık, reyhan ve erguvan, limon ve turunç bahar ve meyve vermededir.

Beşinci iklimde olduğundan boylamı ve enlemi . Kışı olmaz, gayet yumuşaktır ve gayet ılımandır: Bundan dolayı halkı da itidal üzere geçinirler. Yumuşak huylu, kimsesiz insanlara dost ve memleketinden uzak kalmış garipleri sever adamlardır. Ama Çiço, Çağata ve Lezgi halkları gayet inatçıdırlar. Bu anılan taifelerin başka lehçeleri, deyimleri, terimleri ve kelimeleri vardır ki Trabzon şehrinin merkezindeki halk o kabile halkının dillerini asla anlayamazlar, tercümana muhtaçlardır.

Çiço ve Çağata kavminin dilleri, şiir şeklindedir ki yazılır:

Tün zarifon tâ nibiçaro Tomur funda pâliyekaro İhâyinke gohâ tona

Kiha pâyis to hamamo

Bu gibi lehçeleri vardır. Ama Lezgilerinin dili kaleme ve yazmaya gelmez tuhaf bir çeşit dildir. Bu kavmin çoğunluğu gemi-cilerdir. Çoruh Nehri ile Mikrilistan’a varıp şimşir ve esir alıp Trabzon Limam’na gelip kâr ederler.

Bir hoş büyük limanı vardır, iyi demir tutar körfezli limandır. Lâkin batı tarafı açıktır. Batı tarafına 300 mil Kırım yarımadasında Kefe Kalesi limanıdır.

Trabzon’un mesirelerinin anlatılması: Tamamı adet gezinti yerleridir. Evvelâ Zağanos Kapısı’ndan taşrada Kavak Meydanı, bütün paşalar tatil günleri askeriyle o meydanda silâhşorluk edip cirit oynarlar. Geniş bir meydan olduğundan tâ ortasında üç kat gemi direklerini birbirine bağlayıp dikmişlerdir. Tâ en tepesinde bir altın yaldızlı top vardır. Bütün oyuncu savaşçılar at bırakıp o topa sırık atarlar. Vuran yarışmacılara hediyeler verilir.

Ve mesiresi

Trabzon’un mahallelerinin isimleri:

Acaip çok güzel bir hikâye

Trabzon şehrinde Yahudi kavmi olmamasının aslı odur ki Sultan I. Selim Han hâkim iken iki kardeş bu şehir içinde kaybolur. Vilâyetin bütün yöneticileri halkı ellerinden gelen gayreti gösterirler ancak bulmakta başarılı olamayıp vazgeçerler.

Sonunda günler geçer, bir gün pazarda bir parlak kırmızı ve bir yaldızlı sarı sahtiyan (boyanmış, cilâlanmış deri) saülır. Ne hoş sahtiyan olur diye elden ele gezerken bir ârif-i billah dervişin eline geçer guided istanbul tours.

Sahtiyana bakarken görse ki sahtiyanın üzerine bir çeşit şifreli tuhaf bir yazı yazılmış, ama yazı olduğu belli değil, eğer dikkatlice bakılırsa yazı olduğu ancak anlaşılır.

Sözün kısası bu derviş bu sahtiyanları alıp iyice dikkat ederek bakınca zar zor okur:

“Ey bizim ahvalimize vâkıf olmak isteyen, 20 senedir debbağ (deri işleyicisi) Yahudiler elinde zirizeminlerde (yer altında) mahpus olduk. Allah rızası ve Resûlullah şefaati için bizi kurtarıp tâ ki acaiplikler göresiz” diye sahtiyanlar üzere yazılmış.

Hemen gayretli derviş eteğini toplayıp doğru Şehzâde Selim huzuruna varır, anılan yazıyı okuyunca bütün asker pür-silâh olup Debbağhane Kapısı’ndan dışarı çıkıp bütün debbağ Yahudi işyerlerini basıp yazılan mağarada adı geçen kardeşleri bulurlar.

Görseler ki iki güneş parçası mazlûmların arkalarındaki de-rilerini yüzüp birbirine arka arka yapıştırıp debbağlık işlerler. Biri işbaşında ayak üzerinde olduğunda öbürü arkasında yüklü arkası üzere durur. Altındaki kardeşinin işi bitince arkasındaki işler. Böyle can yakıcı derin acılar içinde bunları bulurlar. Nice yüz Mehtned isimli masumları da kati edip nicelerini de ayakları bağlı gönülleri hasta sefil köle gibi hizmet ettirirler.

Bu içler acısı hali Trabzon halkı görüp kalabalıklar toplanarak kale kapılarını kapayıp bütün Yahudileri avratları, beşikte ve kundaktaki oğlanlarıyla katledip şehri temizlediler.

O zamandan beri ellerinde fermanları olup Yahudileri gördükleri yerde öldürürler. Bundan dolayı Trabzon’da Yahudi yoktur.

Bazı Yahudi’ye “Tarabuzun’a varsana” dediklerinde,

“Başına gelsin” derler Sinop elması.

Trabzon halkı Yahudileri asla sevmezler

Trabzon halkı Yahudileri asla sevmezler. Zira gayet mü’min, muvahhid ve ehl-i sünnet ve’l-cemaat, yumuşak huylu ve olgun insanlardır. Hak hepsinden razı ola.

Hoşoğlan Nehrinin övgüsü hakkında Erzurum eyaletinde Kelkit nahiyesinin güney tarafında Yaylak Mescidi adıyla bilinen yüksek bir dağdan doğup nice köylerin ve kasabaların bağlarını ve bostanlarmı sulayarak bu Trabzon’un tarafında Karadeniz’e katışır bir hayat suyudur.

Bu nehrin doğduğu dağda Çobanoğulları’ndan Hoşoğlan adında bir kimse bir kale inşa etmiştir. Trabzon’un güneyinde iki menzil yerdedir. Bu nehir de o kale sahibinin ismiyle isimlendirilip Hoşoğlan Nehri derler. Ama Trabzon halkı bu dağa Ağaçbaş dağı derler. Trabzon’dan Bayburd’a giden adamlar bu dağdan geçerler. Bir kapısı (geçit yeri) var, ondan başka yerden geçecek yolları yoktur.

Trabzon’da yatan sultanların ve büyük evliyâlann ziyaret yerlerinin özellikleri

Evvelâ Sultan I. Selim Han, Trabzon’da hâkim iken saygıdeğer anneleri orada vefat etti. Zağanos Kapısı’ndan dışarı nur dolu bir türbenin içinde defn olundu. Türbedarı ve Kur’ân okuyanları hepsi 90 kimsedir. Her gün üzerine üçer hatm-i şerîf okunur. Hayrat sahibi, Râbia-i Adeviyye gibi iffetli bir hatun imiş. Nur dolu türbesi gayet san’atlıdır. Tamamen saf kurşun ile örtülü nurlu bir türbedir. Camii de bu türbenin bitişiğindedir. Ve ziyareti

Bu şehir içinde ay zevk u safâ edip bütün maarif sahipleriyle, âlimleri, sâlihleri, şeyhleri, ileri gelenleri ve seçkinleriyle can sohbetleri edip istek ve arzumuz üzere şehri gezip dolaştık. Mümkün olduğu kadarıyla nice hallerini ve sırlarını öğrendik. Ketenci Ömer Paşa kethüdası Hüseyin Ağa elçilik ile Mikrilistan vilâyetine hediye götürürken hakir bile,

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here