Sinop elması

0
680

Yiyeceklerinden; nice bin bahçelerinin ve bostanlarmın nefis meyveleri ve yetiştirdiklerinin çeşitlerinden, üzüm bağlarının türlü türlü lezzetli üzümlerinden, sulu ve tadı hoş meyvelerinden; dilber dudağı kirazı, Lahican armudu, bey armudu, gülâbî armudu, Sinop elması, namık üzümü, meliki üzümü ve frenk üzümü nefis nimetlerdir.

Patlıcan inciri öyle lezzetli ve hoş kokulu incirdir ki benzeri Nazilli diyarında olmaz.

Özellikle limonunun çeşitleri, al renkli türlü turunçları, narı ve zeytini dünyayı tutmuştur ki yedi çeşit zeytini olur. Misli meğer cennet benzeri Şam ve Kudüs-i şerifte ola. Ama bu Trabzon zeytininin bir küçük cinsi vardır. Olgunlaşmadan ham iken yenilir ve siyah kiraza benzer bir tür meyvedir. Bu da Trabzon’a özgüdür.

Trabzon hurması

Trabzon hurması derler bir meyvesi vardır, fırında kurutup vilâyet vilâyet gönderilir. İçinde iki üç çekirdeği olur, lezzetli meyvedir.

Çiçek cinsinden nice bin türde çiçekleri vardır. Ama bir çeşit hoş kokulu kırmızı renkli karanfili olur ki yeryüzünde benzeri ve dengi yoktur. Her tanesi katmerli kırmızı gül gibi olup kokusu insanın dimağını kokulandırır. Ve her biri sapsız beşer altışar dirhem gelir karanfili hâsıl olur. . ’

Balıklarının beğenilenlerini bildirir: Evvelâ hepsinden levrek balığı ve kefal balığı gayet kalaklı (burunlu) balıktır. Kalkan balığının kalağı yoktur, ama âh canım kalkan balığı, gayet lezzetlidir. Çadınlar yeseler elbette hâmile kalırlar. Âdem Peygamber devrinden beri faydası tecrübe olunmaktadır. Birer karıştan büyük kırmızı başlı kızılca tekir balığı vardır, kızılbaşlı olduğundan bu da lezzetlidir. Kaloz balığı ve erbainde uskumru balığı olur. Daha nice bin türlü balıkları vardır. Ancak makbul olan bu anılan balıklardır.

Bunlardan fazla sevip uğruna bin can ile kurban oldukları, alım satımı sırasında kavga edip kan akıttıkları balık, canım “hapsi” balığıdır. Hamsın gününde ortaya çıktığı için hamsi balığı derler. Hamsîn gününde çıkmasının sebebi;.

Büyük İskender zamanında bir olgun usta kişi gelip ruhban ve patriklere gıda olsun diye Moloz Kapısı’ndan taşra deniz içinde bir direk üzerine hamsi balığı şeklinde tunçtan bir balık tılsımı yapmış. Hamsîn gününde o balıktan ses çıktığında Karadeniz’de olan bütün hamsi balıkları Trabzon Limanı’na gelip deniz kıyısına düşerler. Daha sonra Peygamber Efendimiz yeryüzüne ayak basınca binlerce tılsımlar yıkılıp Nemrud ateşi söndüğünde bu hamsi tılsımı da yıkılıp denize düşer. Ancak denizle ilgili bir tılsım olduğundan hâlâ etkisi sürer. Her sene hamsîn gününde hapsi balıkları karaya düştüğünde yahut meneksile adlı kayıklarla dopdolu iskeleye geldiklerinde balık dellâlları vardır, şu şekilde bağırırlar:

“Ey muhterûn, ey muhterûn! Esi çıfata zun, den hürdesin, samur bada taraşa, ey lefte karun, ahm kulup ipsarya, ala pamun, ey ümmet-i Muhammet ala pamun” derler daily tours istanbul.

Bir tür mürver ağacından boruları var, bir kere öttürünce azîmallah eğer cemaatle namaz kılanlar duyarsa o an namazı bırakıp hamsi balığına koşarlar.

“Namaz bulunur, amma hapsi bulunmaz” diye camide bulunan imam ve müezzin bile namazı bozup;

“Ahçacuğumla bir makrama hapsi ver” diye o nazik sırmalı makramalara (havlulara) balığı korlar. Balığın suyunu akıtıp salınarak giderken, bazıları balığın suyunun aktığına acıyıp;

“Bre palığm suym ya ne akıdırsm, suyma bir pilâvcık sal- sana” diye birbirlerine şaka ederler.

Bir keresinde Çiço Hüseyin adlı bir kimse eşiyle ala-vere eğlencesinde iken balık dellâlmm boru çaldığım duyunca, eşinden balığını çekerek alıp uçkurunu bağlayarak iskele başına gelerek hamsi balığı aldığı meşhurdur, ama ben görmedim.

Ancak bir kere balık meneksile borusu çalınınca hamamından beş tane çıplak adam kan ter içinde çıkıp har har so-luyarak balık kayığına can atar, bellerindeki peştemallarına balığı doldurunca edep yerleri ortaya çıkar. Balıkçı bunlardan akçe isteyince, çıplak adamda akçe olmadığından balıkçıya kefil vermiş. Balıkçı;

“Balık emini, kefil ve yemin almaz, hemen akçedür” deyince

“Bre âdem, işte şu âdemler şahit olsun imanım sana verdim” demiş. Balıkçı da;

“Ben, kendim namazlı imanımdan bezdim, al benimki de senin olsun” demiş.

Bu gibi hamsi balığı şakalaşmaları Trabzon’un şehir oğlanları kibarları arasında darbımesel olmuş latifelerdir. Yine Trabzon zarifleri Çiço ırgatlarına şu tekerleme ile sataşarak,

Tarabozandır yerimüz

Tarabozandır yerimüz Akça tutmaz elimüz Hapsi paluk. olmasa Niç’olurtı halümüz

kendi ırgatlarına üleşirler. Tâ bu derecede sevdikleri balıktır Gürcistan ve Mikrilistan.

Faydası, şekilleri ve özelliklerini bildirir: Evvelâ bir karış kadar ince, morca, parlakça ve semizce balıkçıktır. Yaran o derecedir ki yedi gün bir adam yese her gece ehline varıp yedişer kere kendi balığın ehline yedire, gayet güçlendirici ve hazmı kolaydır. Ve aslâ balık kokusu olup yiyene hararet vermez.

Ve özelliği ve şifası odur ki ağrı hastalığına tutulan adam yese Allah’ın emriyle şifa bulur. Bir evde yılan, çıyan ve akrep olsa hamsi balığının başını ateşte yakıp o evde tütsü etseler bütün çıyanlar kokusundan yok ola. Nice yüz faydası ve özelliği vardır ama bunu yemek Trabzon halkına mahsustur.

Kırk türlü yemeğini pişirirler ki her birinde birer çeşit lezzet hâsıl olur. Çorbası, yahnisi, kebabı, böreği, baklavası ve çorbasının her türlüsünü pişirirler. Ama pilaki derler bir çeşit ot taşından tavalar yaparlar. Öncelikle bu hamsi balığını pâk ayıklayıp onar onar kamışa dizip maydanoz, kereviz, soğan ve pırasayı pak küçük küçük kıyıp tarçın ve karabiber ile karıştırıp bir kat kereviz ve maydanozu pilaki tavası içine döşeyip, sonra bir kat hamsi döşeyip, daha sonra Trabzon’un hayat suyuna benzer su zeytinyağını döküp orta hararetli ateşte bir saat pişince sanki nur olup yiyen nur dolu nur olur. Bu şekilde pişirilip yenirse görme kuvvetine ve mideye yararlıdır. Gerçekten de sevilecek Yüce Allah’ın sofrasıdır.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here